AVCILIĞIN ZORLUKLARI

Yıllardan 1988, kara kışın tam üstü olan Ocak ayının ortalarına doğru bir Cumartesi akşamı, Turgut Uçar ve dayıoğlu Hayati Yılmaz ile birlikte üç avcı arkadaş Esentepe kahvesinde toplanıp ertesi gün için ördek avına gitmeyi kararlaştırdık. Gitmesine gidecektik ama hangi araçla gideceğimiz meçhuldü. Turgut’un Renault’u arıza yaptığından mutlaka arabası olan bir avcı arkadaşı ikna etmemiz gerekiyordu. Öylece düşünürken taksici Yaşar Tosun geldi aklıma. Kara avı olsun, balık avı olsun işini gücünü bırakacak derecede severdi avcılığı. Hemen Hayati ile mobilet e binip Yaşar’ın evine gittik. Ava gitme teklifini yaptığımda, botu olmadığı için önceleri biraz naz yaptı, fakat bende bir tane fazla bot olduğunu söylediğimde önerimi hemen büyük bir sevinçle kabul etti. Ertesi sabah Hayati’nin ağır uykusu yüzünden bir hayli oyalanmış, sabah savruğu için ava gitmeyi düşündüğümüz serçin önündeki avlağa yetişmek için zaman kalmamıştı. Önce Mersinet çayırına gidelim, sonra Serçin önüne gideriz diye kararlaştırıp çayıra vardık. Şafakta sökmek üzereydi. Botları bile şişirecek zaman kalmamıştı. Kasık çizmelerimizi giyip avlanmak için dağıldık. Sabah avı güzel geçmiş herkes az çok nasibini almış olmaktan son derece keyifliydi. Ancak küçük bir aksilik olmuş, Yaşar kasık çizmesinin sol tekini kamışa yardırmış dolayısıyla ayağı dizden aşağı ıslanmıştı. Bizlerinde yardımıyla pantolon ve çorapları çıkarıp yenisini giydi, hemen yola çıktık.

Yazının devamı ve görselleri AVDOĞA DERGİSİ ARALIK 2019 199. SAYISINDA

ABONE OLMAK İÇİN 05443414082 WhatsaAp ABONE yazın sizi arayalım veya linki tıklayarak abone olunuz

https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSf4-3si7QVXaAdwJymBmKm5RH1V5k_MGBkOzWAmP1D00XeMPw/viewform

Previous post Setter Deyince / Burak KONYA
Next post Doğada 2 Gün / Ahmet KOLAĞASIOĞLU