Sevgili Avcı Kardeşlerim, bıçakseverler, tarihseverler, kendi tecrübe ve bilgilerim çerçevesinde ve de uzun bir zamana yayılan, yurtiçi, yurtdışı araştırmalarımında katkısı ile  Avdoğa Dergisi Haziran 2004 tarihli 13’ncü sayısında yayınlanan “Süngüler” ile ilgili yazım yayınlanmıştı. İstek üzerine bu bilgileri sizlere tekrar aktarmak istiyorum.

Öncelikle süngünün tarihçesi, tamiri, bakımı, tipleri ve koleksiyon değerlerinden sıra ile bahsedeceğim.

Memleketimizde hemen hemen her ailede ata yadigarı bir kılıç, bir süngü bulunmaktadır ve bunlar ailemizin tarihi bir parçası olarak evimizin nadide köşelerinde muhafaza edilmektedir.

Ya sahip çıkılmamış diğerleri?

İşte bu sorunun cevabı göz yaşartan bir acılıkta. Nerelerde? Tamamen çürümüş halde hurdacılarda, kesilmiş-şekil değiştirmiş durumda rahatsız edici bambaşka amaçlarda daha da kötüsü bunlardan anlamayan ve de anlamadığını bilmeden fikir yürüten, hepsine birden “Osmanlı” diyerek mümkün olan en yüksek fiyata satmaya çalışan bir takım kişilerde “Çok güleceksiniz, ama bir defasında bana Selçuklu süngüsü diyerek garip bir kılıç satmaya çalışmışlardı.”

Konumuza dönersek bunlar bizim tarihimizin olduğu kadar, tüm dünyanın geçmişinden birer iz, birer değerdir. Bunlara sahip çıkmamız ve bunun içinde bilgi sahibi olmamız gerekir. Eğer elinizde bir süngü var ve de bununla ilgili bilginiz yoksa bana e-mail ile detaylı bir fotoğrafını gönderirseniz en kısa zamanda bilgi ve fiyatı hakkında yine bu sayfalarda cevap verebilirim.

Şimdi süngü tarihinin ilk bölümü ile başlıyoruz. Başlangıcı 1570 yılına dayanan süngünün kökeni Kuzey İspanya’da bulunan Bask bölgesinden gelmektedir. Aynı dönemde Güney Fransa’nın Bayonne bölgesinde ve de Bask bölgesinde bıçakçılar yöresel formlu ürettikleri hançere Bayonnette adını verdiler ve 1640’larda bu hançerlerin kabzalarını ateşli silahların namlularına oturttular ve yerel isimleri olan Bayonet adı aynı kalarak tüm dünyaya yayıldı.

1570 yılından günümüze gelinceye kadar süngünün tarihçesi ve gelişiminde dört ana model (şekil, dizayn) değişimi olduğu görülür.

Önce çakmaklı misket tüfeği namlusuna yerleştirilen hançer şekilli süngüler (soketi geçme), dahasonra yerlerini namlunun üstüne takılan ince ağızlı soket geçme süngülere bırakmıştır. Evrensel olarak kabul edilen modern bıçak tipli süngülere gelinceye kadar kılıç süngüler kullanıldı ve bunlar zaman içinde aşamalı olarak daha hafif ve kısa oldular.

Eğer süngüye tüfeğin ikincil silahı, yani ona bağlı eleman olarak gelişimine izin verilseydi tarihçesi şimdikine nazaran çok daha basit olacaktı. İlk önceleri piyadelerin bir kılıç-süngü ve ilaveten kısa bir kılıç taşıdıkları düşünülürse daha rahat anlamış oluruz. Daha sonraki yıllarda süngüler kılıç, testere, mızrak, şiş, mala, tel kesici, hançer vb. değişik amaçlı araçlarla birleştiler. Yaklaşık 400 yıl süren araştırma ve geliştirmeden sonra yaklaşık 20

Yazının devamı ve görselleri AVDOĞA DERGİSİ EYLÜL 2019 SAYISINDA
ABONE OLMAK İÇİN 05443414082 WhatsaAp ABONE yazın sizi arayalım veya linki tıkl
ayınız https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSf4-3si7QVXaAdwJymBmKm5RH1V5k_MGBkOzWAmP1D00XeMPw/viewform

Previous post Eski Bıldırcın Fırtınaları
Next post EŞİ-EMSALİ OLMAYAN BİR KEKLİK