Bladesandaxe / İzzet ALKAN

Sayın okurlarım; bu sayımızda
Mustafa GÜRLER’i sizlere tanıtmak istiyorum.
‘‘El yapımı ve sanata olan ilgisi nedeniyle bıçak
yapımına merak saran ve kendi bıçağımı yapabilirim
hevesi ile severek ve isteyerek yapan
kardeşimize kendisini ve bu işlere girişini, neler
yaptığını bizlere anlatmasını istedim. Bakalım
neler anlatmış, keyifle okuyalım;
Çelik işleyip,emek verdikçe ,hafızanı kaybederek
yeni bir formda karşıma çıkıyorsun. Yenilenmiş,
dimdik,arınmış…
Yapın itibariyle sertsin,tüm zorlukları aşıyorsun;
özeniyorum sana ve yenilenmene . Kalıcılığını
kıskanıyorum adeta..
Benden sonra da varsın; o zaman geldiğinde
üzerinde bıraktığım izlerle sayende ben de anılırım
,şimdiyse sadece övünüyorum içimden…
Herkesin yaşamını sürdürmek için yaptığı iş ;
onun aynası hatta hayatında biriktirdiği sevinçlerinin,
üzüntülerinin ,anılarının toplamıdır. Bende

de doğal olarak böyle oldu.
Çocukluğumdan başlayan bir tutkuydu bıçaklar
ve metal kokan diğerleri diye tanımladığım tüm
ateşsiz silahlar.
Nede olsa tarih onlarla yazılıyordu.Geçmiş uygarlıklardan
günümüze kadar gelen süreçte ,insanların
tarihi yazarken kullandıkları bu ateşsiz silahlar, tarihin
yazılmasındaki sessiz ortaklardır kanımca; İşte
ben de kendimi ,bu sessiz ortakların arkadaşıyım
diye tanımlarım kendimi.
Güzel sanatlar heykel eğitimi alırken ,kullandığımız
materyaller ;kil ,taş ve metaldi. Metalin büyüsü,
o kendine has kokusu ,direnci ve görsel etkisi
beni o zamanlardan büyülemiştir.
Sonrası hayallerimin peşinden gitmemle oldu.O
hayalimdeki bıçağı kendim yapma sevdasına kapıldım.
Böyle başladı çelikle olan dostluğum.
Gelelim eserlerime. Tematik çalışmayı sevdiğim
ve bunu da çeliğe işlediğim doğrudur. Çeliğin üstünde
çalışırken geçmiş medeniyetlere göz kırpmak benim
için ayrı bir tutku.
Sayısını şuan hatırlayamadığım çalışmalarımın
,hepsi kendi tasarımımdır. Bir başka deyişle hayalim.
Hiçbirini bir başkası beğensin diye yapmadım,önce
ben beğenmeliyim.Tabi beğenilmesiyle de en Mut

lu ben oluyorum. Gurur duyuyorum yaptıklarımla. Benim hayalimin biri tarafından beğenilmesi,
değer vermesi ve yaşam alanının içinde ona bir yer açması ,ona anılar yüklemesi ve sonunda da
diğer kuşağa aktaracak olduğunu düşüncesi benim en büyük itici gücüm.
Çeliği işledikten,hayalimi ona geçirdikten sonra muhakkak bir yerine Eymür boyunun Tamgasını
bırakırım. Bazen görünür bazen görünmeyen bir yerinde olur bu işaret. Bu Tamganın anlamı
benim için çok büyük. Çünkü Anadolu topraklarına ilk giren ve yerleşen Türk boyu Eymür boyudur.
Düşüncem şudur ki ;milletimizin geçmişten gelen ve gelenekselleşen bir tutkusudur aynı zamanda
demir ve nihayetinde çelik…
Bir gün ,bir dostumun –‘’ yani sen şimdi bıçakçı Mustafa mı olacaksın’’ ? sorusuyla başlayan bu
macera ,benim için bir yaşam biçimi oldu ve öyle devam ediyor.
Sözlerime son verirken, benimle keyifli bir söyleşide bulunan değerli büyüğüm İzzet Alkan
abime teşekkür eder ve sizde değerli avdoğa dergisi okurlarına, bu güzel hobiye gönül vermiş
arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum.
Sizlere teşekkür’ü bir borç bilirim sevgi ve esenle kalın’’
Kendilerine düşüncelerinden ötürü teşekkür ederken tüm üreticilerimize bu sayfaların açık
olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim.
Sağlıkla kalınız aziz doslarım.
izzetalkan@yahoo.com

AVDOĞA DERGİSİ
MART / NİSAN 2020 YENİ SAYIMIZ ÇIKTI..
Abone OL / Abone YAP lütfen..
AVCININ SEKTÖRÜN GÖZÜ KULAĞI SESİ
Her biri birbirinden kıymetli yazarlarımızın dolu dolu yazılarını
görsellerini keyifle heyecanla takip etmenizi unut ediyoruz.
https://docs.google.com/…/1FAIpQLSf4-3si7QVXaAdwJy…/viewform

Previous post Tavşan Avında Şike / Kemal ÖZÇETİN
Next post Tan-Brep / Nuri ÖNEL