Avcı ve Futbolcu, Bisikletçi Süleyman Ağabey / Kemal ÖZÇETİN

Avcı ve Futbolcu, Bisikletçi  Süleyman  Ağabey

                                                             KURNAZ TAVŞAN M.Kemal Özçetin

                                                                                                                                           Çanakkale                                                                                               

Lisede öğrenci iken  “Kale Spor” futbol kulübünün yaşça en küçük futbolcusu idim. Takım Kaptanı ve Liberosu, Bisikletçi Süleyman Çubuklu ağabey ise, en tecrübeli  ve yaşça en büyüğümüz idi. Onunla futbol yanında “AVCILIK“ da müşterek hobimiz olup, ortak bir çok avcı dostlarımız vardı.

Süleyman Çubuklu ağabey,  futbolculuğunun yanında avcılıktan da emekli oldu.  Yaşı seksen beşin üstünde, hafta sonları  mahalle kahvesinde, maçları birlikte seyrediyoruz. Bu hafta maç öncesi biraz avcılıktan sohbet ettik.Hiç unutamadığı  ibretlik, birkaç av hatırasını anlattı. Bir avcı için ders alınacak anılar.

 SARAYCIK KÖYÜ

Çanakkale’ye yedi kilometre mesafede,Yumru Kaya ve Kızıl Çalı denilen birbirinin uzantısı olan iki dağın eteğinde Saraycık Köyü vardır. Bu köy, avcılar kulübü başkanı,  babamın çok samimi arkadaşı, ailece görüştüğümüz bakkal Ahmet Bilgin amcanın köyü olup,ilk avcılığa başladığım ve ustalarım,rahmetli Hasan Pilav ve dayısı Değirmenci Mehmet’in  köyüdür. Bu köy avcılığa çok meraklı, usta avcıların ve iyi cins tavşancı Kopayların bulunduğu bir köydür.

KURNAZ TAVŞAN

Bir gözü kör olan Celal Dayı da bu köyün en usta avcılarındandır.Onun sayesinde  çevrenin en meşhur tavşancı köpeği olan Elmas adlı kopay’ı  (kilosu beş liradan) o gün için çok para vererek  İlyas Dayı‘dan satın aldım.Bir de Trakya’dan getirttiğim Çakalisimli iki köpeğime de Celal Dayı köyde bakıyor. Ben ava gideceğimiz gün gece yarısı hazırlanıp, yedi kilometreyi yayan yürüyerek köy kahvesine geliyorum, Celal Dayı ile buluşup köy meralarına ava gidiyoruz. Ama her hafta mutlaka iki üç tavşan vuruyoruz.Bir gün köyün arkasındaki Yumru Kaya’nın altındaki çukur yerde,  çok iri bir tavşanın olduğunu,  koyun çobanları Celal Dayı’ya söylemişler,onu aramaya niyetlendik. Köy okulunun arkasından çıkarak,  kopayları Besmele ile “Rast gele“ diye saldık.

Usta avcı Celal Dayı, beni tavşanın ilk kaçacağı Yumru Kaya’ya doğru, bayır yukarıya  bir patikaya yerleştirdi. Kendisi de koyun kışlalarına doğru bir yer tuttu. Köpekler çok geçmeden tavşan soyunu bularak, büyük bir çığırış ile tavşanı kaçırdılar. Kaçan tavşanı  GAF…GAF..sesleri  ile kovmaya başladılar. Ben köpeklerin sesini duyar duymaz hemen yere çömelerek,  hedef küçültüp ve dikkatle tepeye çıkan patikalara  bakmaya başladım. Fakat köpeklerin sesleri aşağıya, köye doğru gitti ve üzüldüm. Merakla Celal Dayı’nın tüfek sesini bekliyorum, bir türlü tüfek patlamadı. Köpeklerin sesleri tekrar geri dönerek, ilk kaçırdıkları yere geldi ve sesli sesli aramaya başladılar. Ben tavşanın pusarak köpekleri atlattığını ve bu sefer yüzde yüz aksi istikamet olan, bana doğru geleceğini düşünerek,  büyük bir heyecan içinde beklemeğe başladım. Fakat köpeklerin sesi yine aşağıya doğru gitti. Umutla tüfek sesi bekledim. Hayret… tüfek sesi gelmediği gibi, köpeklerin sesi yine geri döndü.

Previous post Havalı Silahlar Atıcılık Ligi
Next post AVDOĞA DERGİSİ 200. SAYIMIZ ÇIKTI.