Yıllardır dergimizde anız yangınlarının doğaya verdiği zararları anlatıp duruyoruz, doğaya ve ülke kaynaklarına zarar veren anız yangınları her il ve ilçede ekinler kaldırıldıktan sonra ortaya çıkıyor.

Çiftçilerin bilinçsizce çıkardığı ve çıkarmaya devam ettiği anız yangını nedir ve neden yapılır? Bunu yapanların cezaları nelerdir?

Sevgili Dostlar;

ANIZI YAKMAK GELECEĞİMİZİ YAKMAKTIR…

Ülkemizin tarım topraklarındaki organik maddelerin ana kaynağı genelde tahıl grubu bitkilerdir. Zira ülkemizde tarım alanlarının yaklaşık yarısında hububat üretimi, üçte birinde ise sadece buğday üretimi yapılmaktadır.

Hububat hasat edildikten sonra, tarlada geriye kalan köklü sap veya sürülmemiş tarlaya anız denilmektedir. Anızın çok kolay, çabuk ve masrafsız şekilde yok edilmesini sağlamak gibi gerekçelerle anızları yakmaktadırlar.

Bu alanlarda, hasat sonrası toprakta kalan Anız ise, gerçekte uzun süre kalıcı olan toprak organik maddesinin kaynağını oluşturmaktadır.

MAKİNELEŞME ARTIKÇA ANIZ YANGINLARI ÇOĞALDI.

Son yıllarda tarımda makineleşmenin artması ve yeni ekili alanların geliştirilmesi suretiyle tarımsal faaliyetlerin hızlandığı bilinmektedir. Tarımsal gelişmeler ve makineleşme ile birlikte yaygınlaşan anız yakma işleminin yasaklanmasına rağmen son yıllarda yaygın olarak yapıldığını üzülerek görmekteyiz.

ANIZ YAKANLARA BÜYÜK CEZA

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçen yıl yaşanan saman sorununun bu yıl da tekrarlanmaması için anız yakanlara verilen cezaları artırdı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, anız yakma yasağına uymayanlar hakkında Çevre kanununun 20. Maddesine dayanılarak 2020 yılında her bir dekar için 73,68 lira idari para cezası uygulayacak. Anız yakma fiilinin orman ve sulak alanlara bitişik yerler ile meskun mahallerde işlenmesi durumunda ceza beş kat artırılacak.

MASRAFSIZ OLMASI NEDENİYLE ANIZLAR YAKILIYOR.

Çiftçilerimiz tarafından bazı yararlar umularak özellikle toprak işlemeyi kolaylaştırma; yabani ot, böcek ve diğer zararlıları yok edip bitki hastalıklarını önleme, toprak verimini arttırma, daha iyi bir tohum yatağı hazırlama, hasat sonrası hemen diğer bir ürünün ekimine geçilecek ise mibzerin istenilen bir şekilde ekim yapmasını ve anız sapları ile mibzer gözlerinin tıkanmamasını sağlamak, tekrar sürülmesi maliyetli olduğundan masrafsız olması gerekçeleri ile hasat sonunda tarlada kalan ürün artıklarının, yani anızların yakıldığı bilinmektedir. Oysa toprağın en önemli kısmını bitki artıklarının çürümesi sonucu meydana gelen organik maddeler teşkil etmektedir.

Tabiki bunun sağlayacağı fayda vereceği zararın yanında çok küçük kalmaktadır. Modern tarım tekniğinde anızı yakmak son derecede yanlış bir yöntemdir. Yakma sonucu karşılaşılan zararların çoğunu telafi etmek mümkün değildir.

Anız yakmakla doğan zararları bilim adamları şöyle sıralıyor;

– Anızın yakılması ile topraktaki organik madde yakılarak yok edilmektedir.

– Sap ve anızların yakılması ile bitki büyümesini teşvik eden karbon (C) ve azotun 👎 kaybı da artmaktadır.

– Anız yakmanın diğer bir zararı toprak yüzeyinde bulunan mikroorganizmaları öldürmesidir. Oysa toprakta bulunan gözle görülmeyen bu canlıların faaliyetleri sonucunda organik madde parçalanır, ayrışır ve Humus dediğimiz şekle dönüşür.

– Anızların yakılmasının en önemli zararlarından birisi de, toprağı su ve rüzgar erozyonuna daha hassas bir duruma getirmesidir. Çünkü anız yağışların toprağa şiddetli düşmesini engeller; yüzey akış hızını azaltır ve toprağa sızmasını sağlar. Böylece erozyonu önler.

– Anızların yakılmasıyla, hayvan yemi olarak kullanılmasından başka birçok yararı olan sap ve samanlar yok edilmektedir. Sap ve samanların nerelerde kullanıldığına bir göz atarsak zararın büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

– Anızların yakılması doğal dengeyi de bozmaktadır. Yangınlar sırasında arazide yaşayan pek çok yaban hayvanı (kuş, tavşan, tilki, çakal, yılan v.s.) yuvalarını terk etmekte veya ölmektedirler.

Bütün bunların yanında topraklarımızda zaten %1’den daha az olduğu belirlenmiş olan organik madde, bitkisel bir artık olan anızın yakılması ile giderek yok edilmektedir. Kısaca organik madde miktarının azalması veya yok edilmesi toprakları daha verimsiz ve erozyona daha hassas bir duruma getirmektedir.

Mesela bir dönüm arazide 300 kg. sap yandığında 1,5 kg. saf azot kaybı meydana gelmektedir. Bu miktar ise ancak 7 kg. şeker gübresi dediğimiz Amonyum sülfatı araziye vererek yeniden kazanılabilir.

Anızı yakmak suretiyle toprağın 1-3 cm.lik üst katmanında ısı 50 – 75 C dereceye yükselmekte ve bu nedenle de mikroorganizmaların % 70’ i zarar görmektedir. Biyolojik faaliyetlerin azalmasıyla toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri kötüleşmektedir. Bu durumda toprakta bitki kökleri yeterli gelişme gösteremez, yeterli solunum yapamaz, bitki sulama suyundan yeterli yararlanamaz, toprak yeterli su depolayamaz, havalanma yeterli olmaz, besin elementleri kaybı olur, bitkiler dengeli beslenemez, dolayısıyla verimde düşme olur.

Yakılmasından sonraki ilk yıllarda, çiftçilerimiz yakmanın zararını erozyon dışında pek fazla görmezler. Ancak yıllar ilerledikçe verimli toprakların giderek verimsizleşmesi kara kara düşünmelerine sebep olacaktır.

Yakılan anızla birlikte çıkan duman hava kirliliğini arttırmakta, atmosferdeki karbondioksit oranını yükseltmekte ve yol kenarında yakılan anızlar karayollarında görüş mesafesini kısaltarak ölümle biten trafik kazalarına sebep olmaktadır. Ormanlara yakın tarım alanlarında yakılan anız ateşi, rüzgârın etkisi ile ormanlık alanlara ulaşarak yangınlara sebep olabilmektedir.

Anız yakma, komşu tarlalardaki henüz hasat edilmemiş ürünlere, meyve ve bahçelere zarar vermektedir. Anız Yangınları; ürünün biçilmesi sırasında yere düşen ürün tanelerini yakmakta dolayısıyla bu ekosistemde yer alan hayvanların bu besinlerden mahrum kalmalarına yol açmakta, yakılan anız ateşi sonucu ahşap telefon direkleri de yanmaktadır. Ülkemiz için maddi ve manevi kayıplara neden olan anız yakma, telafisi mümkün olmayacak zararlar vermektedir.

BU DURUM TÜRKİYE’NİN ÇÖLLEŞMESİ YOLUNDA CİDDİ BİR TEHDİTTİR .

Hasat sonrası tarla yüzeyinde kalan materyaller, toprağı tavında tutmakta ve bilhassa meyilli arazilerde su ve rüzgâr erozyonuna engel olmaktadır. Toprağın organik madde kaynağı yok edildiği için toprak daha çok EROZYON’a uğrar. Oysa ülkemizdeki toprakların en önemli sorunu erozyondur. Ülkemizdeki toprakların % 73’ü şiddetli erozyon tehdidi altındadır. Ülkemizde yılda erozyon sonucu tarım topraklarının 500 milyon tonu, tüm ülke genelinde ise 1.5 milyar tonu yok olmaktadır.

Ayrıca anız yakmalar, evcil hayvanların beslenmesinde kullanılan alanları tahrip etmekte, bu nedenle de meraların daha yoğun kullanımına yol açmaktadır. Ayrıca, havaalanlarına yakın mesafelerdeki anız yangınları uçakların kalkış-inişlerini engelleyebilmekte, bazen uçakların onlarca dakika havada dolaşmalarına neden olmaktadır. Yaban hayatının bir parçası olan yırtıcıların beslendiği canlı türlerinde, anız yakılması ile besin bulamaması sonucu bir azalma olmakta ve bunun sonucunda yırtıcı sayısı da azalmaktadır.

Bu kapsamda anız yakma, 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu ve 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu ile yasaklanmıştır.

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun Ek-1 inci maddesinin (c) bendinde; “Anız yakılması, çayır ve meraların tahribi ve erozyona sebebiyet verecek her türlü faaliyet yasaktır.” denilmekte ve aynı Kanunun 20.nci maddesinin (l) bendi gereğince “anız yakanlara her dekar için idari para cezası verilir. Anız yakma fiilinin orman ve sulak alanlara bitişik yerler ile meskûn mahallerde işlenmesi durumunda ceza 5 kat arttırılır.” hükmü yer almaktadır. Bu konuda da ilgili Kurum ve Kuruluşlara görev düşmektedir.

Ancak sorunun çözümü için cezai işlem her zaman yeterli bir çözüm şekli olmayabilir. Nitekim, birçok yasal yaptırımların uzun yıllardır uygulanmaya çalışılmasına karşın, anız yakılmasının önlenmesi konusunda cezai anlamda çok da yol alındığı söylenemez. Anız yakmayı önlemenin yollarından biride çiftçiye daha ucuz mazot vermekten geçer.

Cezai yaptırımın tavizsiz uygulanması yanında hasat sonrası ikinci ürün ekimine yönelik anızın uygun şekilde uzaklaştırılmasıyla ilgili alet – ekipmanın Tarım Bakanlığınca uygun koşullarda çiftçiye temininin sağlanması, anızı yakılmış alanlara ürün desteği verilmemesi gibi teşvik edici uygulamalar anız yakılmasının önlenmesi bakımından daha cazip olabilir. En etkili yöntem ise çiftçinin bilinçlendirilmesidir.

Avdoğa dergisi olarak bu konuyu devamlı gündemde tutarak, anız yangınlarının ülkeye vermiş olduğu zararları sürekli vurgulayacağız.

Sevgili gerçek doğasever, avcı dostlar; av yapmak için gittiğiniz köylerde bulunan çiftçilere anız yangınlarının zararlarını anlatmanızı rica ediyorum.

Sevgi ve saygılarımızla rastgele.

Kamil Üçbaş / Tevfik Üçbaş

Previous post Bu böcek devlet korumasında!
Next post İzmir Doğal Yaşam Parkında hayvanlar havuz ve buzlu besinlerle serinliyor