2021 YILI MERKEZ AV KOMİSYONU KARARININ İPTALİ DAVASI
Doğa Derneği, Merkez Av Komisyonu’nun (MAK) tilki, tavşan, çakal gibi 5’i memeli ve nesli tehlike altındaki üveyik, elmabaş patka gibi kuşların da bulunduğu 31’i kuş olmak üzere toplam 36 türü içeren av izni kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için Danıştay’da dava açtı.

Doğa Derneği, bu yıl türlere göre başlangıç ve bitiş tarihleri değişmekle birlikte 6 Mart 2022 tarihine kadar sürecek olan 2021-2022 Av Dönemi kapsamında MAK’ın 5 memeli ve 31 kuş türünü içeren av izni kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için Danıştay’da dava açtı. Doğa Derneği hukuk danışmanı Özlem Altıparmak ve 14 avukatın desteğiyle hazırlanan dava dilekçesinde; ‘av ve yaban hayvanı’ olarak tanımlanan canlılar üzerinde başta onların yaşamına son verilmesi olmak üzere devletin bir hakkı bulunmadığı, Anayasa’da bu yönde hüküm yer aldığı belirtildi. Dilekçede, ‘avlanma hakkı’ dahil olmak üzere MAK kararının dayanağını oluşturan 4915 sayılı ‘Kara Avcılığı Kanunu’nun, Anayasa’nın 6’ncı, 8’inci ve 11’inci maddelerine açık aykırılık taşıdığı vurgulandı. Bu nedenle Anayasa 152/1 maddesi hükmü gereğince Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılması talep edildi.
Nesli tehlikede 2 tür listede
Kararda, avlanmasına izin verilen canlılar arasında nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan türler bulunduğu da belirtilen dilekçede, avına izin verilen üveyik ve elmabaş patkanın, Dünya Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından belirlenen kriterlere göre nesli küresel ölçekte hassas (VU), yani nesli tehdit altında olan türler olduğu kaydedildi.
İptal gerekçelerinin başında geliyor
Üveyik ve elmabaş patkanın koruma önceliği bulunduğu belirtilen dilekçede, her iki kuş türünün 2015 yılından itibaren nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan türler içinde yer almasına rağmen, MAK kararları ile avlanmasına izin verilmesinin iptal gerekçelerinin başında geldiği söylendi. Üveyik ve elmabaş patkanın avlanması için avcılara hak tanınmasının hem ulusal hem uluslararası mevzuata aykırı olduğu da vurgulandı.
Kesin korunacak türler de var
Avına izin verilen kuş türleri içinde atmaca ve kızıl sırtlı örümcek kuşunun ise Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern) listesinde yer aldığı belirtilen dilekçede, “Bu sözleşme uyarınca kesin koruma altında olan türler olduğu görülmüştür. Bu durum da uluslararası sözleşmelere atıfla iptal istemi gerekçelerinden birisidir” denildi.
Diğer türler açısından da korunan fauna türleri incelenerek değerlendirme yapıldığı ve iptal talebine gerekçe olduğu açıklandı.
Sulak alanlarda yaratacağı etkiler
2021 yılı MAK kararında, türlere ek olarak doğal ortamların korunması ve sulak alanlarda yaratacağı etki de değerlendirildi. Sulak alanların yok edilmesinin, iklim politikalarında uyumsuzluk örneği olarak ele alındığı ve sulak alanlarda avcılığa izin veriliyor olmasının, sulak alanların yok olmasına ve bu suretle iklim krizinin derinleşmesine yol açması nedeniyle davada önemli bir dayanak teşkil ettiği dile getirildi.
Avına izin verilen türler
2021-2022 Av Dönemi MAK kararına göre, iller, bölgeler ve türlere göre değişmekle birlikte 5 memeli, 31 kuş türünü kapsayan av sezonu 6 Mart 2022 tarihine kadar sürecek. Avına izin verilen memeli türler yabani tavşan, adatavşanı, çakal, tilki, yaban domuzundan oluşuyor. Avına izin verilen kuş türleri ise şöyle; Sakarca, fiyu, çamurcun, yeşilbaş, kılkuyruk, çıkrıkçın, macar ördeği, elmabaş patka, tepeli patka, boz ördek, kaşıkgaga, kınalı keklik, kum kekliği, çil keklik, bıldırcın, sakarmeke, su çulluğu, çulluk, kaya güvercini, tahtalı, üveyik, karatavuk, öter ardıç, alakarga, saksağan, küçük karga, ekinkargası, leşkargası, karabatak, serçe ve kızıl sırtlı örümcek kuşu. Atmaca ise doğaya canlı geri bırakılmak şartıyla sertifikalı kişilerce yakalanabilecek.
Av izinleri tüm illeri kapsamıyor
Av izni, tüm illeri kapsamıyor. Kararda, bu türlerle ilgili çok sayıda il için bu türleri avlamak yasaklandı ve av yasağı bulunan türler illere göre kapsamlı bir şekilde belirtildi. Ayrıca Türkiye genelinde 135 devlet avlığı, 125 tabiat parkı, 16 tabiatı koruma alanı, 9 özel çevre koruma bölgesi ile 42 yaban hayatını geliştirme sahasında da tüm avcılık faaliyetleri yasaklandı. Koruma altına alınan türlerde ise memelilerde gelincik, kokarca, porsuk, kaya sansarı, kuyruksüren ile 73 kuş türü bulunuyor.
- Önsöz ve Teşekkür ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………
- Biyolojik Çeşitlilik Hukuku ve Avcılık ……………………………………………………………………………………………………………………..
- Merkez Av Komisyonu Kararının İptali Davasının Hukuki Çerçevesi ………………………………………………………….
3.1. Dava konusu ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
3.2. Yararlanılan kanunlar ve sözleşmeler………………………………………………………………………………………………………..
3.3. İptal talebinin hukuksal dayanakları ………………………………………………………………………………………………………….
3.4. Anayasaya aykırılık tartışması …………………………………………………………………………………………………………………… - Biyolojik Çeşitliliğin Korunması için Kara Avcılığı Ekseninde Hukuksal Öneriler…………………………………….
03 – Doğanın Hakkını Savunmak İçin 2021 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın İptali Davası - Önsöz ve Teşekkür
11 Ağustos 2021 tarih ve 31565 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan, 30.06.2021 tarih ve 20 karar sayılı,
2021-2021 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararı’nın iptali için açtığımız davanın hazırlık süreci,
doğanın hakkını savunmak için ortak bir çaba ve üretime dönüştü ve bizlere bu yayını hazırlamak için
ilham verdi.
Merkez Av Komisyonu Kararı’nın iptali için giriştiğimiz araştırma, sadece hukuksal kaidelerle sınırlı
kalmadı; kendimi hukukçulardan oluşan bir ekibin içinde avcılık, biyolojik çeşitlilik, türler, kuşlar, sulak
alanlar üzerine okuyup düşünürken buldum. Harika bir ekip çalışmasıyla ortaya sadece bir dava
dilekçesi değil, doğa savunuculuğu için örnek bir çalışma çıkarmış olduk. Doğanın hakkını savunma
konusunda bizimle birlikte yol alarak dava dilekçesinin hazırlık sürecinde yer alan tüm hukukçulara
çok teşekkür ederim.
Uzmanlığımızı paylaşmak ve deneyimlerimizi ortaklaştırmak, hem bizleri daha güçlü kılıyor hem de
ulaşmak istediğimiz sonucun etkisini arttırıyor. Her şey gibi hukuk da paylaşarak çoğalıyor ve
zenginleşiyor. Bu nedenle dava hazırlığımızı bir yayına dönüştürerek doğa ve iklim üzerine
çalışanların yararlanabileceği bir hukuki kaynak oluşturmak istedik. Yayınımızı davamızın eksenini
oluşturan biyolojik çeşitlilik ve avcılık konusunu tartışma çerçevesiyle sınırladık ve dava dilekçemizi
detaylı olarak okumak isteyenler için dilekçeyi yayınımıza ayrı bir bağlantı olarak ekledik.
Meydana getirdiğimiz bu çalışmanın kara avcılığı konusunda dava açmak, hukuki yollara başvurmak
ve savunuculuk yapmak isteyen kişi ve kurumlara yol gösterici olmasını umut ediyoruz.
Özlem Altıparmak
Doğa Derneği Hukuk Danışmanı
Dava dilekçesi hazırlığında yer alan hukukçu ekibimiz:
Berkay Çakıralp
Cansu Doğan
Cansu Okur
Cem Altıparmak
Çisem Aylanç
Emel Cansever
Fatma Elçiçek
Hüseyin İnci
İlker Karabulut
Nimetullah Düzgün
Özlem Altıparmak
Samet Amirgan
Tuğçe Berber
Yağmur Seçkin
Yankı Tan
Dava dilekçesine ulaşmak için: www.dogadernegi.org/mak_dava_dilekcesi/
04 – Doğanın Hakkını Savunmak İçin 2021 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın İptali Davası - Biyolojik Çeşitlilik Hukuku ve Avcılık
İklim krizinin etkileri gittikçe artıyor ve doğayı yaşatmak konusundaki çabamızın bütüncül ve
kapsayıcı bir şekilde olması gerektiğini artık biliyoruz. Etkili bir sonuç almak istiyorsak hukuki
sorunları ele alırken de benzer bakış açısına sahip olmamız gerekiyor. Hukuki süreçlerin ve dava
konusu yaptığımız idari işlemlerin iklime etkisini ve doğa ile ilişkisini her zaman sorgulamak
zorundayız. Bizler; bir sulak alanın, nesli tükenen bir kuşun, kesilen bir zeytin ağacının doğadaki ve
yaşam döngüsündeki yerini anlayıp, yargı önünde anlatamadığımız sürece etkili bir hak
savunuculuğu yapmamız da mümkün olmuyor.
Doğa hukuku ve biyolojik çeşitlilik hukuku, tüm dünyada gittikçe gelişmekte olan ve oldukça önemli
bir çalışma alanıdır. Doğa hukuku dayanağını Dünya Doğa Şartı’ndan alır ve örneklerini Bolivya,
Ekvador gibi anayasalarda görebileceğimiz küresel yeryüzü anayasacılığı ile somutlaşmıştır.
Doğanın mistik bir unsur olarak yer aldığı Bolivya Anayasası’ndan farklı olarak, doğayı bir hukuki
kişilik ve hak öznesi olarak kabul eden Ekvador Anayasası bu alanda yürütülecek çalışmalar için
önemli bir örnek teşkil etmektedir. Anayasal düzenlemelere ek olarak Yeni Zelanda, Hindistan,
Bangladeş, ABD, Kolombiya gibi ülkelerde nehirlerin, göllerin ve doğal koruma alanlarının hukuki
kişilik olarak kabul edilmeye başlandığını ve “var olma, doğal olarak gelişip gönenme haklarının”
tanınarak doğa hukuku anlamında yeni ve umut verici adımlar atıldığını görmekteyiz.
Biyolojik çeşitlilik, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 2. Maddesi’nde şöyle tanımlanmıştır: “Kara, deniz
ve diğer su ekosistemleri ile bu ekosistemlerin bir parçası olduğu ekolojik kompleksler de dahil
olmak üzere tüm kaynaklardan canlı organizmalar arasındaki farklılaşma anlamındadır; türlerin
kendi içindeki ve türler arasındaki çeşitlilik ve ekosistem çeşitliliği de buna dahildir.” Sözleşme
maddesinden anlaşıldığı üzere biyolojik çeşitlilik, sadece tür çeşitliliğini değil, genetik çeşitliliği ve
doğal alanların çeşitliliğini de ifade eder.
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 2. Maddesi’nde ekosistem kavramı da tanımlanmıştır. Bu maddeye
göre ekosistem “Bitki, hayvan ve mikroorganizma toplulukları ile bunların cansız çevrelerinin işlevsel
bir birim olarak karşılıklı etkileşen dinamik bir kompleksi” şeklinde ifade edilmektedir.
Biyolojik çeşitlilik hukuku, bitki ve hayvan türlerinin korunması, flora ve fauna rejimleri,
ekosistemlerin ve yabani faunanın korunması, kıyılar, ağaçlar, ormanlar ve tüm doğal ortamların
korunmasını kapsar. Doğal ortamların korunması, türlerin korunması için vazgeçilmezdir. Bu
nedenle doğal alanların korunması, hem devletlerin iç hukukunda düzenlenmiş hem de uluslararası
kamuoyunun gündeminde olmuştur. Kıyı, orman ve doğal ortamların korunması açısından pek çok
bağlayıcı sözleşme ve metinler bulunsa da dilekçemizde atıf yaptığımız Biyolojik Çeşitlilik
Sözleşmesi, sulak alanların korunması için 1971 yılında yürürlüğe giren Ramsar Sözleşmesi, yaban
hayatın ve doğal ortamların korunması için 1979 tarihli Bern Sözleşmesi bunların en
önemlilerindendir.
Hayvan türlerinin korunması söz konusu olduğunda, akla ilk gelen konu avcılıktır. Günümüzde
hayvan haklarının “hak temelli” olarak çalışılıp tartışılmaya başlanmasıyla birlikte, av hukuku ve bu
konudaki hukuksal düzenlemeler de sorgulanır hale gelmiştir.
05 – Doğanın Hakkını Savunmak İçin 2021 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın İptali Davası
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun amacı; “Sürdürülebilir av ve yaban hayatı yönetimi için av ve
yaban hayvanlarının doğal yaşam ortamları ile birlikte korunmalarını, geliştirilmelerini,
avlanmalarının kontrol altına alınmasını, avcılığın düzenlenmesini, av kaynaklarının millî ekonomi
açısından faydalı olacak şekilde değerlendirilmesini ve ilgili kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile
işbirliğini sağlamak.” olarak tanımlanmıştır. Dava dilekçesinde ayrıntılı açıklandığı üzere, kanunun
içeriği, uygulanma şekli yaban hayvanları ve doğal yaşam ortamlarını korumaktan çok uzaktadır.
Kanunda yazılı amacın aksine biyolojik çeşitliliğe ciddi zararlar vermektedir.
Kanunda, devletin yaban hayvanlarını bir mülkiyet konusu yaparak avcılara yaban hayvanlarını
öldürme hakkı tanıması Anayasa’ya aykırılık açısından tartışılması gereken bir konudur. Kanunun 2.
Maddesi’nin 22. Bendi’nde “avlanma hakkı”ndan söz edilmektedir. Ancak avlanmanın, yani bir yaban
hayvanını öldürmenin bir hak olarak tanınmasının hukuk sistemi açısından kabul edilebilir bir yanı
yoktur. Avlanma, hukuk içinde ancak bir izin veya ayrıcalık olarak tanımlanabilir. Buna bir hak gözüyle
bakmak çok büyük bir problemdir. Hakların gelişimi ve insan hakları açısından da sorun teşkil eden
bu yaklaşımın sorgulanması ve açılacak davalarda hukuken tartışılması gereklidir. Yaban hayatını
korumak herkes için bir yükümlülük olması gerekirken, avlanmanın bir hak olarak tanınması ciddi bir
sorundur.
Kara Avcılığı Kanunu’nda yer alan avcılığa dair düzenlemelerin, Merkez Av Komisyonu ve İl ve İlçe Av
Komisyonları Kararları’nın biyolojik çeşitlilik çatısı altında, bütüncül bir bakışla tartışılması
gerekmektedir. Biyolojik çeşitliliğin korunması, iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak hem bir
uluslararası yükümlülük, hem de doğayla uyumlu bir yaşam ve varoluş meselesidir. İklim krizinin
ulaştığı boyut dikkate alındığında karasal avcılık faaliyetleri ve doğal yaşam ortamları üzerinde
tahribata yol açan idarenin işlem ve eylemlerine karşı hukuku etkili kullanmak hak savunucularının
görevi olmalıdır. - 2021 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın İptali Davası’nın Hukuki Çerçevesi
3.1. Dava konusu
Davamızın konusu, 11 Ağustos 2021 tarih ve 31565 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan, 30.06.2021
tarih ve 20 karar sayılı, 2021-2021 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararı’dır. (Karara ulaşmak için
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/08/20210811M1-4.pdf)
Davada Merkez Av Komisyonu (MAK) Kararı’nın iptalini ve kararın yürütmesinin durdurulması talep
edilmiştir. Dava Danıştay’da açılmıştır ve işbu yayın tarihi itibariyle dava halen devam etmektedir.
Dava dilekçesi üzerinde çalışırken Merkez Av Komisyonu Kararı’nın dayanağını oluşturan 4915 sayılı
Kara Avcılığı Kanunu’nun Anayasa’ya ciddi aykırılık taşıdığı kanaatine varılması sebebiyle,
Anayasa’nın 152/1 maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na başvurulması talebinde
bulunulmuştur. Anayasa’ya aykırılık başvurusu hakkında detaylı bilgiye aşağıda ayrıntılı yer
verilmiştir.
06 – Doğanın Hakkını Savunmak İçin 2021 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın İptali Davası
3.2. Yararlanılan kanunlar ve sözleşmeler
Dava dilekçesinin hukuki dayanaklarını aşağıdaki kanun ve uluslararası sözleşmeler
oluşturmaktadır.
• Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi)
• Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
• Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında
Sözleşme (Ramsar Sözleşmesi)
• Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi
• TC Anayasası
• 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu
• 2872 sayılı Çevre Kanunu
• İdari Yargılama Usulü Kanunu
• Merkez Av Komisyonu, İl ve İlçe Av Komisyonlarının Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik
• Sulak Alanlar Yönetmeliği
• Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik
3.3. İptal Talebinin Hukuksal Dayanakları
2021 yılı Merkez Av Komisyon Kararı incelendiğinde; avlanmasına izin verilen canlı türleri, belirlenen
av limitleri ve ava izin verilen bölgelerin belirlenmesinde yöntem açısından hukuka aykırı hususlar
tespit edilmiş ve dava dilekçesinin hukuki dayanağını bu tespitler oluşturmuştur.
Avlanmasına izin verilen canlılar arasında nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan türler
bulunmaktadır. Türlerin tespiti için öncelikle Dünya Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin
(IUCN) Kırmızı Listesi (Nesli Tükenme Tehlikesi Altında Olan Türlerin Kırmızı Listesi) incelenmiştir.
IUCN Kırmızı Listesi, bitki ve hayvan türlerinin dünyadaki en kapsamlı ve güncel küresel koruma
durumu envanteridir.
Dava konusu MAK kararı ile avına izin verilen kuş türleri içinde yer alan üveyik ve elmabaş patka, IUCN
tarafından belirlenen kriterlere göre nesli küresel ölçekte hassas (VU) yani nesli tehdit altında olan
türlerdir. Bu türlerin koruma önceliği bulunmaktadır. Her iki kuş türü 2015 yılından itibaren nesli
dünya ölçeğinde tehlike altında olan türler içinde yer almasına rağmen, MAK kararları ile
avlanmasına izin verilmesi iptal gerekçelerinin başında gelmektedir. Bu durumun yasal mevzuata ve
Türkiye’nin uluslararası doğa koruma ve biyolojik çeşitlilik sözleşmelerinden kaynaklanan
taahhütlerine açıkça aykırı olduğu vurgulanmıştır.
Avına izin verilen kuş türleri içinde yer alan atmaca ve kızılsırtlı örümcekkuşu, Avrupa’nın Yaban
Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi) Ek Liste II’te yer almaktadır ve
bu sözleşme uyarınca kesin koruma altında olan türler olduğu görülmüştür. Bu durum da,
uluslararası sözleşmelere atıfla iptal istemi gereceklerinden birisidir. Diğer türler açısından Ek Liste
III’de yer alan korunan fauna türleri incelenerek değerlendirme yapılmış ve iptal talebine gerekçe
olarak sunulmuştur.
07 – Doğanın Hakkını Savunmak İçin 2021 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın İptali Davası
2021 yılı MAK Kararı’nda, türlere ek olarak doğal ortamların korunması ve sulak alanlarda yaratacağı
etki de değerlendirilmiştir. Sulak alanların yok edilmesi, iklim politikalarında uyumsuzluk
(maladaptation) örneği olarak ele alınmış ve sulak alanlarda avcılığa izin veriliyor olması, sulak
alanların yok olmasına ve bu suretle iklim krizinin derinleşmesine yol açması nedeniyle davamızda
önemli bir dayanak teşkil etmiştir.
2021 yılı MAK Kararı’nda avlanmasına izin verilen türlerin, av limitlerinin, ava açık/kapalı alanların ve
avlanma sürelerinin herhangi bir bilimsel çalışmaya dayalı olmadan belirlenmesi nedeniyle usul
yönünden detaylıca incelenmiştir. Komisyonun yapısı, karar alma ve işleyiş şeklindeki hukuka aykırı
bulunan tüm noktalar davada iptal sebebi olarak yer almıştır.
3.4. Anayasaya Aykırılık Tartışması
2021 yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın iptali talebine ek olarak, Kara Avcılığı Kanunu açısından “av
ve yaban hayvanı” olarak tanımlanan canlıların yaşamlarına son vermek hakkı dahil olmak üzere,
devletin bu canlılar üzerinde hüküm ve tasarruf hakkı bulunup bulunmadığı konusunda bir Anayasal
tartışma yürütülmüştür.
Devletin hüküm ve tasarrufta bulunma hakkı, mülkiyet hakkının bir yansıması ve bu hakkın bir
uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Buradan hareketle, devletin Anayasal olarak böyle bir hakkı
bulunmamasına karşın, Kara Avcılığı Kanunu ile av ve yaban hayvanı olarak kategorize ettiği
canlıların mülkiyetine sahip olup olmadığı ve bu yolla bu canlılar üzerinde hüküm ve tasarrufta
bulunma hakkı olup olmadığı hukuki bir tartışma konusu yapılmıştır. Davamızda “avlanma hakkı”
dahil olmak üzere Kara Avcılığı Kanunu için Anayasa’nın 6, 8 ve 11. maddelerine açık aykırılık sebebiyle
iptali için, Anayasa 152/1 maddesi hükmü gereğince Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılması talep
edilmiştir.
Fotoğraf: Alper Tüydeş
08 – Doğanın Hakkını Savunmak İçin 2021 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı’nın İptali Davası - Biyolojik Çeşitliliğin Korunması için Kara Avcılığı Ekseninde
Hukuksal Öneriler
2021 yılı MAK Kararı’nın iptali için yürütülen hukuki araştırma ve dava süreci deneyimi, hukuk alanında
konuyla ilgili düzenli ve detaylı çalışmaya olan ihtiyacı gözler önüne sermiştir. Biyolojik çeşitliliğin
korunması için adalete erişim ve hukuki araçların kullanılması noktasında geliştirilen öneriler
aşağıdaki gibidir:
a) Merkez Av Komisyonu ve İl ve İlçe Merkez Av Komisyonu kararlarının düzenli olarak ve titizlikle
takip edilerek, hukuksal açıdan incelenmelidir.
b) Hukuki süreçler biyolojik çeşitlilik, doğal alanların korunması, doğa ve iklim etkisi dikkate
alınarak kapsamlı ve bütüncül bakış açısıyla çalışılmalıdır.
c) Kara avcılığın kümülatif etkisi bütün olarak ve biyolojik çeşitlilik ekseninde değerlendirilmeli ve
açılacak davalarla yargı önünde tartışılmalıdır.
d) Konuyla ilgili ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmeler düzenli olarak izlenmelidir.
e) Dava dilekçeleri hazırlanırken ve hukuksal araştırma yapılırken biyolojik çeşitlilik, türler, yaban
hayatı, sulak alanlar gibi konularda bilimsel raporlardan ve uzmanlıktan faydalanılmalı, Dünya
Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) listeleri incelenmelidir.
f) Dava dilekçelerinde sivil toplum ve bilim insanları tarafından bu alanda toplanmış güvenilir ve
bilimsel verilere yer verilmelidir.
g) MAK kararları, İl ve İlçe Komisyon kararları ile birlikte incelenmeli ve av limitleri, ava açık/kapalı
alanlar, avlanma süreleri konusundaki ilçe, il ve merkez karar tutarsızlıklarına dikkat çekilmelidir.
h) Açılan davalarda dava dilekçesi ile birlikte “yürütmenin durdurulması kararı” talep edilmeli ve
doğaya verilecek geri dönüşsüz zararlar dikkate alınarak kararların yürütmesi ivedilikle
durdurulmalıdır.
i) Hukuki çalışmalar insan odaklı bir çevre ve zarar anlayışından ziyade doğa hakkı odaklı olarak
yürütülmeli ve doğa hukukunun gelişimi için çaba gösterilmelidir.
kaynak halktv